26 Aralık 2016

Barselona


İlk yurt dışı seyahatim için seçimimi İspanya'nın Katalan şehri Barselona'dan yana kullandım. Pasaport, vize işlemleri, uçak biletleri ve otel dahil olmak üzere tüm seyahat sürecimi kendi başıma organize  edip  hiç bilmediğim  bir  ülkeye  gitmek bana  inanılmaz derecede büyük  bir  keyif verdi.

(Bir sonraki postumda ilk defa yurt dışına çıkacaklar için hazırlık sürecimi detaylı olarak bulabilirsiniz.)


Barselona'ya Sabiha Gökçen hava limanından kalkan Pegasus Havayolları'na ait uçakla gittim.


Uçuş öncesi Starbucks'ta sabah kahvemi içerken heyecanlı bekleyişim...


Uçaktaki yerimin pencere kenarı olmasına ayrıca sevinmiştim. İnişe yakın uçak Barselona sahillerinden geçiyor ve bunu izlemek inanılmaz keyifli. Yolculuk yaklaşık 3 saat sürüyor.

BCN hava alanına iniş yaptığınızda buradan Aerobus otobüslerine binerek şehir merkezine kolaylıkla ulaşabiliyorsunuz.


Bir ay öncesinin hava tahminleri tutmayınca Barselona'da yağmurlu bir havayla karşılaştım. Yine de şehrin tarihi atmosferi büyüleyiciydi.


Ben şehir merkezinde Paral lel caddesi ve Sant Antoni yakınlarında bulunan Hotel Market' de konakladım.


İç dekorasyonunda siyah ve beyazın klasik çizgilerle kullanıldığı mekan Katalan sömürge mimarisinden izler taşıyordu.


Odam oldukça rahat ve sessizdi. Çalışanlar gayet ilgiliydi ve gezeceğim yerlerin metro duraklarını haritamda işaretleyerek bana yardımcı oldular.


Sabah kahvaltısında peynirli omlet, kızarmış domates, haşlanmış pirinç, peynir salam çeşitleri, meyve ve meyve suları, milkshakeler, sıcacık harika kruvasanlar ve tadını hala unutamadığım limonlu cheesecake vardı. Her şey o kadar lezzetliydi ki kahvaltımı her gün otelde yaptım ve bazı akşamlar yine otelin restoranında yemek yedim.


Otelin restoranı ve açık büfesi...


Barselona bir Akdeniz kenti, iklim olarak İstanbul'dan biraz daha sıcak hava şartlarına sahip, insanları Türklere çok benziyor, kibar güler yüzlü ve yardımseverler. Şehir merkezinde geniş bir metro ağı var ve yürüyerek gezmek için de oldukça elverişli.


Metroyu kullanarak gezebilmek için istasyon girişindeki bilet makinesinden kredi kartımla 3 gün geçerli olan bir metro kartı satın aldım. Ücreti 21 euro idi.

İlk günümü La Rambla caddesini gezerek geçirdim.




Barselona'daki ilk akşam yemeğimi Navarra adında harika bir restoranda yedim. Tabiki Paella ve Cava seçmem kaçınılmazdı. 


Sonrasında İspanya'nın pek çok ünlü giyim markasının mağazalarını gezdim ve biraz alışveriş yaptım.







Ertesi gün Gaudi'nin muazzam eserleri olan La Sagra da Familia ve Parc Güell'i gezdim. La Sagrada Familia devasa büyüklüğüyle beni kendine hayran bıraktı. Karşısında bulunan havuzlu parkta bol bol fotoğraf çektim.







Parc Güell ise izlenimlerime göre Gaudi'nin sıradanlıktan uzak hiç bir mimari klişeyi tekrar etmeyen alabildiğine özgün çizgisini yansıtıyordu. Renkler desenler formlar uyumsuzluktan doğan tuhaf bir harmoninin içine çekiyordu insanı. Ayrıca Barselona manzarasını tepeden izlemek için harika bir yerdi.


Evet Cavayı çok sevmiş olabilirim.


Noel ve yeni yıl nedeniyle yine Gaudi'nin eserleri olan La Pedrera ve Casa Batllo binalarının süslenmiş hali görülmeye değerdi.





Üçüncü gün La Pedrera ve Picasso müzesini ziyaret ettim. Salvador Dali'nin karakalem çalışmalarının teşhir edildiği bir sergi gezdim. Gotik bölgesindeki küçük dükkanları inceledim ve Capukcchino'da bir kapuçino içtim.


Ben Barselona seyahatimden çok keyif aldım. Nedense bende daha önceden gelmişim hissi uyandırdı. Oldukça düzenli ve sakin bir şehir. Umarım tekrar gitme imkanım olur.

Sevgiler...


KIYAFETLER
Haki şapka: LCW
Taşlı güneş gözlüğü: Zara
T-shirt: Koton
Siyah Etek: Mango
Botlar: H&M
Eldiven: H&M
Saat: Daniel Wellington
Cüzdan: Mango
Ekoseli uzun ceket: H&M
Bordo elbise: Mango
Çanta: Mango
Turuncu kazak: H&M
Gri şapka: H&M man
Bere: H&M man
Yuvarlak güneş gözlüğü: Mango